Dönemin Diyarbakır Valisi 2012 Newroz kutlamalarına yasak getirmişti. Ancak Diyarbakırlılar saatlerce çatışarak barikatları yıkmış ve alana girmeyi başarmıştı. Sonraki yıllarda yasak kalkmış, hiçbir olay çıkmadan Newroz kutlanmıştı. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 2013’de okunan Newroz mesajı barış umudunu güçlendirmiş, çatışma ihtimalini en aza indirmişti. Sonraki yıllarda “Öcalan’ın Newroz mesajı görüntülü olsun” talepleri yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştı.
Haziran 2015 genel seçimlerinden önce başlayan ve seçim sonrasında tırmanan şiddetin gölgesinde gelindi 2016 Newroz’una. Diyarbakırlılar günler öncesinden, Newroz alanında bombalar patlayacak söylentileriyle bir çeşit korku bombardımanına tutuldu adeta. Bu söylenti nedeniyle, “Newroz’a gitmesek mi” diye düşünmeye başlamıştı insanlar.
Böyle düşünmekte haksız değillerdi elbette. Diyarbakır, Suruç, Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalar gerçek olarak duruyordu karşılarında. Öte yandan Diyarbakır’ın merkez ilçeleri Sur ve Bağlar’da abluka devam ediyor, çocukların cenazeleri sokakta bekletiliyor ve binlerce insan evini terk etmek zorunda bırakılmışken ‘coşkulu’ bir Newroz ne kadar mümkün olabilirdi ki?
Öte yandan bir gün önce bütün caddelerin TOMA, URAL, Akrep gibi araçlarla tutulması, tek başına bir caydırma gücü olarak gösteriyordu kendisini.
Korkuyu yenmek
Beni Newroz alanına götüren taksi, önümüze Akrep geçince yavaşladı. Akrep’le aramıza bir iki araç geçti. Aklım Newroz alanında olduğu için taksinin neden yavaşladığını düşünememiştim. Taksici, “Şimdi gençler taş atar, arada kalırız” dedi. “Gerilim burada başladı, alanda devam etmez umarım” diye geçirdim aklımdan.
Alana girişi hem polis hem de Newroz tertip komitesinin görevlendirdiği gençlerin denetimindeydi. Polisin baştan savma üst aramasından sonra gençlerin sıkı araması başlıyordu.
Benim gibi geciken binlerce insanla birlikte geçtik alana. ‘Yandaş medya’nın iddiasının aksine alan doluydu. Barış rüzgârının estiği önceki yıllara göre katılım azdı belki, ama elbette bunun da nedenleri vardı. “Bomba patlayacak”, “olaylar çıkacak” kaygısı bu nedenlerden en zayıf olanıydı bence. Diyarbakırlılar korkuyu yenerek alanda buluştular.
Yüzbinlerce insan yan yana durmak, ablukaya itirazlarını göstermek, barış taleplerini yüksek sesle dile getirmek için alana gelmişti.
Newroz’a gelemeyenler
Newroz’un kutlanacağı gün, Diyarbakır’ın en büyük merkez ilçesi Bağlar’daki abluka kalktı. Ablukayla birlikte evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar, günlerdir Koşuyolu Parkı’ndan izledikleri evlerinin, iş yerlerinin son halini görebilmek için Newroz’a gelemedi.
Newroz etkinliğini izlemek için Diyarbakır’a gelen yüzlerce gazeteci bu yıl gelmemişti.
Önceki Newrozlara çevre illerden, İstanbul gibi büyük şehirlerden ve Avrupa ülkelerinden katılanların büyük çoğunluğu da icabet etmedi bu yılki Newroz’a. Onların boşluğu sadece Newroz alanında değil, otellerde de görüldü.
Panayır havasında geçen son üç Newroz’u şenlendiren çocuklar bu yıl yok denecek kadar azdı.
İşe gitmeyen çalışanların, okulu asıp Newroz’a katılan öğrencilerin rapor edileceği duyurulmuştu.
Newroz alanında bir yas havasının olduğunu söylemek de mümkün elbette. Az sayıda kadın yöresel renkli giysilerini giymişti.
Alanın etrafındaki çimenlere oturan aileler yine vardı, ancak kimse bir gün önceden hazırladıkları yemekleri getirmemişti.
Şarkılara eşlik edip halay çeken gençlerin sayısı oldukça azdı ve onlara ilgi de yok gibiydi.
Tek mesaj barış talebi oldu
Alanı dolduran insan sayısının, sabahın erken saatlerinde boş alanın fotoğrafını servis eden ‘havuz medyası’nı hayal kırıklığına uğrattığı muhakkak. Ancak meseleyi alanı dolduran insan sayısı üzerinden tartışmak da ‘havuz medyası’nın gözden kaçırmak istediği talepleri ıskalamak anlamına gelir.
Alanda konuştuğum yaşlı kadınlardan birine, bomba patlayacak söylentisini de hatırlatarak, “Gelirken korkmadın mı” diye sordum. Kadın, “Barıştan niye korkayım” diye cevap verdi. “Ölüme yeter demek için geldim. Ben öleyim, gençler ölmesin.”
Sadece yaşlı kadının değil, alanda konuştuğum herkesin tek talebi barıştı. Yaşlı kadınla konuşmamızı dinleyen gençlerden biri, “Dolmabahçe’deki masayı kurarsak kimsenin korkmasına gerek kalmayacak” dedi.
Biraz konuşunca Sur’da doğup büyüdüğünü anlatıyor. Yedi yıl önce Sur’dan taşınmış ailesiyle birlikte. “Kalbim Sur’da atıyor” diyor genç adam. “Benim çocukluğum orda, arkadaşlarım, akrabalarım, her şeyim.” Gözleri dolar gibi olunca susuyor. Daha fazla üstelemiyorum, ama yanındaki arkadaşı araya giriyor ve “Korkmadın mı diye soruyorsun, başka şansımız yok ki” diyor. “Evde oturunca barış gelmiyor.” Onun yanında duran genç kadın, “Direnerek kazanacağız” diyor ve kasvetli havayı dağıtıyor.
Belki kahkaha atmıyordu, kaygılı ve yaslıydı insanlar, ama büyük bir sabırla siyasetçilerin konuşma yapmasını beklediler. Platforma çıkan siyasetçileri neredeyse çıt çıkarmadan dinlediler. Barış mesajlarını alkışlayarak onayladılar. Diyarbakır’daki Newroz’un tek mesajı barıştı, ama sahi, neydi Kürt halkının talep ettiği barış? Dolmabahçe’deki masanın yeniden kurulması ve birlikte yaşama arzusunu dile getiren özyönetim talebinden başka… (VE/HK)
* Fotoğraflar: Vecdi Erbay